20 Kasım 2011 Pazar

Tetris oynamak zihni bir süreliğine meşgul etmeye yetebiliyor. Bir neslin dönemine damgasını da vurmuştur. Commodore 64' te, grafiklerinin henüz ne kadar da kötü olduğunu bilmeksizin (henüz daha iyisini görmemiştik), keyifle oynardık çocukken, bir de kafa ayarı yapılırdı. O kafa ayarını tekrar yapabilmeyi isterdim. Çizgiler üstüste gelmeli, birbirlerine de paralel, asla kesişmesin, kafa ayarı tutmazsa tekrar yaparsın. Zahmetli ve zaman alıcı bir süreç, üzerine dakikalarca oyunun yüklenmesini beklemek de cabası.
Çok değil kısa bir süre sonra amiga 500 ile tanışıyorduk, hız ve disket teknolojisi giriyordu hayatımıza ve alabildiğine virüs :) İanılmaz grafiğine arka planda Rusya'dan görüntüler ve eşsiz Rus klasik müzikleri eşlik ediyordu oyuna. Commodere'dan sonra grafiği eşsiz gelmişti tabi, pentium çıkana kadar. 70'lerden sarkarak gelen, 80'lerin özellikle filmlerine konu olan çekişmeler tabi ki oyunlara da yansıyacaktı, tetriste en son bölümde blokların düşüşü hızlanır, arka planda uzaydan bir görüntü gelirdi, ABD-Rusya çekişmesine gönderme. Çocuk aklı o zaman sadece düşen blokların peşinde, ne bilsin?
O zamanlar biz çocuk aklımızla yapmak istediğimizden emin olduğumuzdan, bilgisayar bize hiç sormazdı "yeni bir oyuna başlamak istediğinizden emin misiniz?" diye. Şimdi mütemadiyen bu soruyla karşılaşıyorum, en çok da yeni bir oyuna ve emin misin? kısmına takılıyorum. Cümleyi kendi içinde defalarca öğelerine ayırıyorum. Neye? yeni bir oyuna. Ee tamam da niye? Bu soruya yanıt veremeyen bir cümle yapısıyla başım derde giriyor.
Bugün bilgisayarda hangi işlemi yapmak istesek "emin misin?" diye sorma gereği duyuyor. Sürekli kendisinden şüphe etmesi gereken bir nesil mi yetiştirmeye çalışıyorlar. Volswagen'di galiba, Bill Gates'e şöyle bir cevap vermişti zamanın birinde, bizim arabalarımız kaza tehlikesinde hava yastıkları açılırken emin misin? diye sormuyor en azından.

Yeni bir oyuna başlamak istediğimizden emin miyiz? Peki, niye?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder