20 Mayıs 2013 Pazartesi

Okkalı denebilecek bir küfürün üzerinde sallanıp duran isme takılıp kalıyor gözlerim. Bir küfüre, bir isme bakıp duruyorum. İlginç bir tesadüf, evrenin bir mesajı gibi. Tekrar küfüre bakıyorum, küfür çok okkalı. Aynı kalemden çıkmamış. Tesadüfen altlı üstlü duruyorlar.

"Tam da olması gerektiği yerde" diyorum içimden.

Ama hangisi okkalı denebilecek küfür mü? Yoksa isim mi?

Hangisi önce yazılmıştır bilinmez, hangisi sonradan gelmiştir bilinmez, bilinmesi gereken eğer bir mesaja ihtiyacın varsa bunu sana evren fısıldarmış...

15 Mayıs 2013 Çarşamba



(g)iz..

Yüreğinde kötülük olan birini verdiği hangi fotoğraftan tanırdınız? Mekanik bir aygıtla çekilmesine gerek yok, gün içinde birbirimizde yüzlerce iz bırakıyoruz...

Dün Orhan Cem Çetin'den geliyordu;

"Sonunda karar verdim: İnsan türünün başına gelmiş olan en büyük felaketlerden biri, yaşadıklarını deneyimlediği gibi hatırlayabileceği süreyi -başta yazı olmak üzere ve fotoğraf da dahil olarak, türlü yöntemlerle- birkaç yıldan, binlerce, belki onbinlerce yıla genişletmiş olmasıdır.

Başka bir deyişle havsalasını başedemeyeceği boyutlara taşımıştır. Oysa algılama, düşünme, hatırlama süreçlerinin insana özgü ve ona başedebileceği kadar veri sağlayan sınırları vardır.

İnsanın bu kadar eskiyi hatırlaması gerekseydi, zaten hatırlayabiliyor olurdu."

alıntı:
http://orhancemcetin.wordpress.com/2013/05/15/hafiza-i-beser-sasmayi-arzu-eder-the-human-memory-asks-to-err/

3 Mayıs 2013 Cuma

Tekin olmayan mekanlar ve zamanlar!

Nesnenin zaman ve mekandan uzaklaşması ile başladı herşey...
Mekan ve zaman ilişkisine gerek var mıydı ki?
Zamansız ve mekansız başladı herşey...
Tekin olmayan mekanlarda, tekinsiz zamanlarda...
Bizi yakalayan bu değil miydi?
Tekinsiz olma halleri...