29 Ekim 2010 Cuma

Biri ne istemediğini biliyordu

Bir değeri ise ne istediğini biliyordu

Bunlar baba olmayı istemekle, anne olmayı istememeye benzeyen türden istekler ve istememekler silsilesi değildi...

İstenenler ve istenmeyenler bir araya gelemediğinde olmayan her ne ise; o olmadı...

Biri ve diğeri olarak kaldılar...

27 Ekim 2010 Çarşamba

15 Ekim 2010 Cuma





Anlattı...



Belki ilk defa bu kadar uzun, bu kadar detaylı; anlatırken, kendini bulduğu yerdeydi. Melankolik ama ciddi.



Gözleri yaşardı anlatırken, alkolün de etkisi vardı belki ama gözler kızardı, orda oldu, orayı, o anı yaşattı ve tekrar hisetti kendini...



Gözlerinin yaşardığını gördüm, gördüğümü hissettim, belki ilk defa ondan oldum ona doğru...


İçimizde sessizlik oldu...


İkimizde sensizlik...

7 Eylül 2010 Salı




gözlerim mahkum edilmiş



görmek istemeyeceklerimi gösterir durur bana



beynim algılar, anlamlandırır...pek de yanılmaz anlamlandırırken...neden? çok mu zekidir kendisi? olduğundan değil de, dikkat diyelim en kısa yolundan...bu kızın algısı seçici, seçiciyse neden herşeyi görür? seçmek ayıklamayı gerektirmez miydi?
bir gece çekimi, bir imza

Genç kızımız fotoğraf çekmeye tirpodları ile boğuşarak ulaşmaya çalışan bize yaklaşarak hakkımızda bilgi alır. Gerekli bilgiler ve dernek irtibatı için gereken bilgiler verilir.

- kursa gelirsem bu makinelerden bana da verecek misiniz?
- hayır, bu makinelerin sahipleri kendileri...
- ne kadardır?
- 1000 Lira'dan başlar diyelim kabaca.
- Çok pahalıymış. Ama çok istiyorum ablacım ben de fotoğraf çekmeyi, söz veriyorum en kısa sürede geleceğim kurslarınıza. Hem kurs fiyatları da ucuzmuş...Valla bak söz veriyorum geleceğim.

Bana/bize bu söz neden verilir ki? Ona sadece istediği bilgileri verdim. Aldığı bilginin karşılığında benimle böyle bir sözleşme yapmayı seçti. Başkent/Anadolu. Sevdim. Sevindim. Şaşkınlığına şaşırdım. İzi kaldı.

bir iş : yer sergisinde kitap satışı

bir yer : yüksel caddesi

bir insan : satıcının konuşmaları geliyor kulağıma yanlarından geçip giderken;


- ablacım hiç okunmamıştır, kitap sıfırdır...


artık bir başkasının gözlerinin değdiği satırlara dahi tahmmülümüz kalmadı...


Kitap ikinci kere okunuyorsa acaba bilgisi mi eksilmiştir? Bu bir mit olsa gerek diyerek dalga geçiyorum kendimce.


Halbuki daha geçtiğimiz yıl Çağan Irmak bir devrim gibi eski plaklara ve ikinci el kitaplara, Thomas Hardy'e kavuşturmamış mıydı bizi Issız Adam isimli filmiyle. Popüler kültür mahkumiyete imzasını bir kez daha atmıştı, dalgalanmalardan ve satış grafiklerinden keyifle izlemiştik.


Bunları düşünürek dalgın metrodan iniyor, istasyondan çıkarken üşüdüğümü farkedip Kızılay Batıkent arasındaki sıcaklık farklılığını düşünüyorum. Dışarıda beni yağmur sonrası serin bir hava bekliyor. İçeride fırtınalar esmeye devam ediyor.


Dış/gece

İç/3. tekil şahıs

1 Eylül 2010 Çarşamba

arka bahçe:

3. tekil şahsın yeri
cüzdan açılır...büyük bir fotoğraf ister istemez göze çarpar. altında ve üstünde siyasi mesajlar vardır, afiş gibi tıpkı...

- kimin fotoğrafı? baban mı?
- evet. uzun yıllar milletvekilliği yaptı
- şimdi?
- artık yerini abime bıraktı

bu son cümle hayrete düşmek için yeterliydi...babadan oğula geçen "seçilmişler"...