27 Mart 2012 Salı

Bir varmış, bir yokmuş...Var iken yok olanların dünyasıymış...Bu dünya ki, var olduğunu sandığımı şekliyle kalasıymış...

Adına drama dedikleri ve atolye ortamında yapılan, kişisel gelişimi de oldukça destekleyen bir takım faaliyetler varmış. Kahramanımız bu atolyeleri çok severmiş. Bir rivayete göre bu konuda söz sahibi de olmak isteyesiymiş.
Bir gün çocuk gelişimi üzerine ünvanının profesör olduğu bilinen birisi sözü almış.
- "Bence" liseye başlayana kadar çocuklara kesinlikle cep telefonu alınmamalı. Onların gelişimlerini negatif yönde etkilediğini düşünüyorum. Ancak bu benim kanaatim, bu konuda bilimsel çalışan arkadaşlarla oturup konuşmak gerek...
diyesiymiş...

O oturumda kimse bir profesör değil imiş, ancak sınıf düzeni denen bir şeyden az çok anlarlar imiş. Keşke diyesivermişler, sözü alan bu genç yaşta sayılacak profesör arkadaşımız, daha çocuk yaşlardayken bir cep telefonu olasıymış. Kendi gelişmişlik düzeyine baktığımızda, sınıfta, bir hoca var iken cep telefonunu sessiz konuma alması gerketiğini, almadıysa da sınıf ortamında o konuşmayı (üstelik de sesinin gitmeyeceğini zannederek, bir duvar köşesine sıkışıp devekuşu misali) yapmaması gerektiğini böylece çocuk yaşlarında öğrenmiş olasıymış.

O oturumun hocası sorasıymış;
- Sizin dersinizde cep telefonu çalsa ne yapardınız?

Bizim profesörden hiç ses çıkmayasıymış...

Hmmm neymiş, çocuklarımız zamanında neleri öğrenmeleri gerekiyorsa öğrenesiymiş ki, böylece büyüyüp bir gün profesör olduklarında böylesi durumlara düşmeyesiymiş.

Bu hikaye burada bitesiymiş, gelin görün ki bir başka oturumda da aynısının olmayaşını kimse garanti veremesiymiş...