4 Aralık 2014 Perşembe

İçeriden dışarıya doğru mu görüşümüz, yoksa dışarıdan içeriye doğru mu?

Görme eylemi aslında biriktirmeyle başlıyor. Evvela doğan çocuk puslu gördüğü dünyayı gitgide depoladığı görüntülerle net görür hale geliyor. Gördüğü her şeyi anlamasa bile heyecanlanması bundan olsa gerek. Depolarımız genişledikçe ve biz büyüdükçe her şey sıradanlaşmaya başlıyor. Önemsemez hale geliyoruz. Bir zaman sonra bakmakla görmenin farklı şeyler olduğuna kanaat getiriyor, üzerine ukalalıklar yapmaya başlıyoruz.

İçeriden gelen görüntünün yansıması aslında dışarıdaki dünya. Göz görmez bilinç görür diyoruz ya hani! Bellekte depoladığımız, sonrasında anlamlandırdığımız görüntülerle bilinç görür hale geliyor. Aslında "göz görmez, bilinçli görür" diye tekrar elden geçirmek gerekiyor bu tümceyi. Çünkü hali hazırda zaten gören bilicin kendisi diyorum kendi kendime.

Bunları düşününce dış dünyanın gerçekliğini sorgular hale geliyorum. Yıllardır biriktirdiklerimin bilincimden dışa yansıması aslında gördüklerim. Bir benzetme teorisi aslında. Benzeterek ayırt etmeyi öğreniyorum yılların içerisinde.

Ne garip...