31 Mayıs 2011 Salı

Gitmek mi zor, kalmak mı?
Kalıp da, gitmeyi düşünmek ve gidememek mi yoksa...
Ön plandayım
                                                      ve düşüncelerim kadar netim,
                                                                                                                 gitmedim...
Duruşum aklımın gitmekte kaldığını fısıldıyor...

Biliyorum,
Baktıkça etkileniyor
Gitmedin diyorsun...


1 yorum:

  1. Bu fotoğrafa ve Kamuran'a ithafen..

    Söylence

    Artık hiç kimsenin bilmediği çok eski bir dilde yazılmış bir söylencede anlatılıyordu herşey. Oysa hiçkimse okumuyordu artık belki de hiç yazılmamış, hiç söylenmemiş, hiç yaşanmamış bu söylenceyi.
    Taa ezelden beri vardı yollar ve yolların var olduğu andan itibaren vardı gitmek... Her ölümlünün hamuruna katılmamıştı elbet. Ama kimisinin de damarlarında oluk oluk akardı işte, yüreği “gitmek, gitmek” diye çarpardı kimisinin.
    O da mayasına bu zehrin katıldığı kadınlardan biriydi... Bir adı yoktu, bir evi, bir ailesi. Bir kaderi, bir alınyazısı, bir hikâyesi yoktu... Sadece gitmek vardı, sadece yollar vardı bildiği. Dünyadaki her yolun bilgisi bahşedilmişti ona; her dönemeç nereye çıkar, en kestirme neresidir... Bilirdi... Ne vakit olur ki birileri bir yere gitmeye yeltenir, ona danışılırdı en güvenli, en kısa yol... Korkmazdı hiç en sarp, en dik uçurumların kenarlarındaki patikalardan geçerken...
    Oysa korktuğu tek bir yol vardı onun da, gitmekten hiç hoşlanmadığı... Bilmezlerdi... Ruhunun patikalarındaki, nerede başladığını, nerede bittiğini bilmediği, ıssız, kimsesiz yollar ürkütürdü onu en çok. En çok oradaki yollarda şaşırırdı yönünü. Savunmasız, güçsüz olurdu o yollarda. Bu yüzden hiç uğramazdı oralara... Gitmek bir hastalık olsa da her hücresini usul usul kemiren, bir tek o yollara gitmezdi. Hep, “belki bir gün” diye ertelerdi.
    Bir sonu vardıysa eğer o yolların, o gitmelerin, bir tek sevgiyi bulmak isterdi; yolun sonunda onu bekleyen. Ve eğer dünyada sevgi diye birşey vardıysa herhangi bir yolda, herhangi bir gitmekte bir kez de o bulsun isterdi kendini. Bir arayış, bir bekleyiş değildi bu. Sadece bir yokuluş, bir tükenişti aslında.
    Bir ölümlünün ömrüne sığabilecek kadar uzun süre gitti, yıllar boyunca yürüdü, yürüdü, yürüdü. Beklemeden, aramadan, yok olarak, tükenerek gitti, gitti, gitti...
    Derler ki o kadar çok yol gördü, o kadar çok gitti ki sonunda kaybetti yüzünü yollarda... Kurban etti yüzünü yollara... Ve derler ki o günden sonra ne zaman bir kadın yollara düşse O, yeniden bulurmuş kaybettiği yüzünü onlarda...

    YanıtlaSil